Anadolu Selçuklu Sultanlığı bünyesinde dinlerüstü bir uzlaşma yaratmayı başaran Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bektaş ya da Endülüslü mutasavvıf İbn Arabi gibi güçlü şahsiyetler, açık ve hoşgürülü bir tasavvuf anlayışının kaynağını oluşturdular. Rum diyarının insanlarına, yani Anadolu ve Balkanlar’daki Hıristiyanlara uyarlanan bu tasavvuf anlayışı, aile tarafından Mevlevilere, tasavvufi açıdan İbn Arabi’ye bağlanan ve olasılıkla Bektaşilerle kaynaşmış bir hareketin kurucusu olan Şeyh Bedreddin ve müridleri tarafından görkemli bir şekilde temsil edildi. Üstelik onlar politik bağlamda çok daha ileri giderek, Osmanlı dünyevi erkini silahlı isyan yoluyla devirmeyi denediler. Michel Balivet, ağırlıklı olarak Bedreddin’in torunu Hafız Halil tarafından kaleme alınmış Simavna Kadısoğlu Şeyh Bedreddin Menakıbı’nın döneme ait diğer kaynaklarla karşılaştırmalı incelemesine dayanan bu yapıtında, Bedreddin’in Osmanlı ve Balkan tarihindeki belli düşünce hareketlerinin ve sosyopolitik gerginliklerin kesişme noktasında yer aldığını ortaya koyuyor.