Bir su damlası gibi dünyalar güzeli bir kız; kendisiyle ve dünyamızla barışık. Yürüyemiyor, engelli. Ama onun asıl derdi, asıl yürek sızısı başka! On parmağında on marifet olan yakışıklı bir oğlan. Sağduyulu, iyi yürekli! Türlü türlü, lezzetli yemekler yapmasını bilir. Mutfağın efendisidir. Yürüyebiliyor. Öyleyse engelli değil! Acaba? Bedensel ve zihinsel sorunu olmayan insanların tümü de engelsiz mi? Bektaş, sevgiye, platonik bir aşka evrilen bu serüvende sadece engelli olmanın ne anlama geldiğini değil, kafamızın içindeki engelleri de edebiyattan ödün vermeden anlatıyor. Ama hepsi bu değil. Yıllar önce işlenmiş bir suç gündeme gelir. Suç varsa, suçlu da olması gerekmez mi? Bir bakarız serüven bir polisiye romana evrilir.