Yaşadığı, tanık olduğu olaylardan; karşılaştığı, tanıştığı sıradışı kişiliklerden, insanlık hallerinden yola çıkan Caner Cindoruk’un anlatıları; şiirin, denemenin, öykünün ortak sınırlarında geziyor. İçinden çıktığı toplumun kusurlu yanlarına, hayatın kırık basamaklarına, yan yana duran inanılmaz çelişkilere, tutarsızlıklara ayna tutuyor. Zaman zaman da bizi doğup büyüdüğü Çukurova’ya, Adana’ya götürüyor; oturduğu mahalleye, sokağına, sokağındaki insanlara; sesi güzel kebapçıya, aşkına karşılık bulamamış çocuğa, sırtını şu yalan dünyadan başka kimsenin yere vuramadığı pehlivana, yürüdüğü yolun en başında tanıştığı işportacı çocuğa…