Freudian izler taşıyan Serap Necip Mahfuz’un otobiyografik bir anlatımla kaleme aldığı psikolojik romanlarından biridir. Yaşamı boyunca annesinin dizinin dibinden ayrılmayan Kâmil Ru’ba emekli albay olan dedesinin himayesi altında, annesiyle gülüp annesiyle ağlayarak büyümüştür. Annesine hem büyük bir sevgi besler hem de zaman zaman kapıldığı öfke nöbetlerinde onu hırpalamaktan kendini alamaz. Yetiştirilme koşulları dolayısıyla özgüven ve özsaygıdan yoksun, birileriyle konuşmaktan bile aciz olan bu genç adam doğru dürüst okumayı da beceremeyince hayat karşısında iyice donanımsız kalacaktır. Karşısına çıkan sorunlarla mücadele edebilecek durumda olmayınca hep ertelemekten başka bir şey yapamaz. Ancak nereye kadar... Gerçek dünyaya girmeye cesaret edemeyen ürkek, korkak Kâmil ancak hayalleriyle var olabilir. Yetişkinliğinde ise içkiye sığınarak bazı gerçeklerle yüzleşme gücünü bulmaya çalışacaktır. Çektiği eziyetler, yaşadığı pişmanlıklar, duyduğu endişe, korku ve kaygılar trajik dönüm noktalarında hayatını daha da büyük bir işkenceye dönüştürürken aşk ve evlilik bir kurtuluş gibi görünür. Genç ve güzel öğretmen Rabab hayatına bir melek gibi girecektir ama Kâmil’in acı çekmeye, can çekişmeye alışkın ruhunun mutluluk şarabını yudumlaması kolay değildir.... Necip Mahfuz Arap edebiyatının temsilcisi olarak rakipsizdir. Arap anlatı sanatını evrensel düzeye çıkarmıştır.... Evrensel ölçülerde bir mükemmelliğin görüldüğü romanları ve hikâyeleri klasik Arap geleneği, Avrupa esintileri ve kişisel yeteneğinin göz kamaştırıcı bir sentezini yansıtır. -İsveç Akademisi Nobel Komitesi-