Deniz, hayatla derdi olanlardandı. Hani şu kabına sığmaz.Dışarıya taşsa akacak kap bulamayan cinsten diyebilirdik. Deli denilen kadınlardandı. Hani şu günü gününe uymayan cinsten olan sevdiğinde ölümüne seven, üzüntüsünü kederini dışarıya belli etmeyen özünde kendi halinde olan, haksızlıkla karşılaştığında sonuna kadar hakkını arayan kadınlardandı. Kadının gözlerindeki acıyla karşılaşınca Umut Ay bir an tereddüt etmişti. Elbette hayatla derdi olan hastaları her zaman olmuştu. Lakin bu sefer başkaydı. Aldığı yaraları saklayamayan bir kadın hastası o zamana kadar hiç olmamıştı. Oldu olası kadınlarla arası hiç iyi olmayan Umut Ay onun tedavisinde başarılı olamamaktan korkuyordu. “Hayat, kendini o kadar mucizevi bir şekilde yeniler ki tesadüfe yer bırakmaz. Ne gün batmayı unutur ne de gece doğmayı.” Kaldırım boyunca yürüyen adam tüm bunları düşünürken kendi kendine gülmeye devam etti. Hava soğuktu ve elleri ceplerinde bozulan arabasına dil sayarak evinin yolunu tutmaktaydı. Tesadüf var mıydı? Bu sorunun cevabını adamın ardı sıra yol boyunca kuytulara sığınan kedi yavruları da aramaktaydı…