Ben Şems! Bu güne kadar birçok kişi anlattı beni, siz de duymuşsunuzdur. Ama hiç kimse beni ben gibi anlatamadı. Hiç kimse acılarımı görmedi, duymadı! Uğradığım ihaneti bilmedi! Bile bile niçin ölüme gittiğimi, kendimi ölümün kollarına niçin attığımı anlamadı! Ah! İhanetin acısı o kadar büyüktü ki yüreğimde, hala yakar içimi! Yok! Yok! Siz de hemen yanlış anlamayın, suçu yok masun Kimya’nın. O daha küçücük bir çocuktu, nasıl incitebilir ki bir Şems’i? Siz Şemsi o kadar kör mü sanırsınız? Ben ki zahiri ve batini ilimlerin üstadı, ben ki geçmişi ve geleceği görebilen, ben ki yeryüzünde ve gökyüzünde görünen ve görünmeyeni görebilen, Kimya’yı anlamadığımı mı sanırsınız? İşte buna gülerim! Kimya daha çocuk, beni incitmeye gücü yetmez ki. Hem o beni severdi, hem de çok severdi. Düşündüm! Uzun süre düşündüm ve sonunda tüm gerçeği size ben anlatmaya karar verdim! Zor olacak biliyorum ama zamanı geldi beni benden dinlemenizin ve gerçekleri öğrenmenizin! Ey yazar, beni yazmaya cüret edebilen gafil! Kalemim ve yüreğim sendedir, yaz artık beni…