X. yüzyıldan itibaren topluca İslam dinine ve medeniyetine girmeye başlayan Türkler, yeni devletlerini içine girdikleri medeniyetin şartlarına ve ruhuna uygun şekilde kurdular. Onlar, temelde ve özde Türklük özelliklerini koruyarak, İslami yönetim tarzını benimsediler. Orta Asya’daki eski hayatlarından getirdikleri kurumların ve geleneklerin yanında Abbasiler ve Samaniler’den aldıkları kurumlara ve geleneklere de bünyelerinde yer verdiler. Kısaca söylemek gerekirse, onlar, Türk ile İslam kurumlarını ve geleneklerini birbiriyle birleştirip kaynaştırarak, yeni bir Türk-İslam devleti tipi yarattılar. Fakat, bu birleşme ve kaynaşma bir anda olmadı; uzun bir geçiş ve gelişme dönemini gerektirdi. Bu geçiş ve gelişme döneminin ilk siyasi teşekkülü, Karahanlılar Devleti olmuştur. Devlet yönetimi, ordu teşkilatı, sosyal hayat, sanat ve hukuk sistemi bakımından tamamen Türk olan bu devlet, dini açıdan İslamiyet’i temsil ediyordu. Karahanlılar, devlet hayatında zamanla İslami kurumlara ve geleneklere de yer vererek, Türk-İslam devletine doğru bir köprü vazifesi gördüler. Bundan sonra, Gaznelilerle devam eden gelişme, Selçuklular tarafından tamamlandı ve olgunluk safhasına ulaştırıldı.