Ahmet Midhat Efendi, yazma tarzını, “habbeyi kubbe yapmak” diye tanımlamıştı. Bir su kabarcığını, mimari eseri görünür kılan kubbeye çevirmek, ustalığın göstergesidir. Kurgusal metinlerde, bu tutum, yazarın yeteneğiyle olduğu kadar konuyu görüşü ve işleyişiyle de ilişkilidir. M. Kayahan Özgül de Seke Seke Ben Geldim dizisinin Sekmeler-I’inde, habbeyi kubbe yapıyor. Ama o, kurgusal metinde belirginleşen ustalıkla değil, araştırmanın kazandırdığı birikimle gerçekleştiriyor bunu. İğneyle kuyu kazarcasına çalışıyor. Dikkatin getirdiği fark edişle ayrıntılardan yola çıkıp edebiyat tarihine dipnotlar düşüyor. M. Kayahan Özgül, Türk edebiyatındaki ilkleri işaret ediyor, doğru bilinen yanlışları düzeltiyor, unutulmuş şair ve yazarları hatırlatıyor, metinler arasındaki benzeyişleri anlam, imaj veya söyleyiş özellikleriyle belirginleştiriyor, bağlar kurup sağlamlaştırdığı gibi kimi kabullerin de altını oyuyor, muzip ve ironik olduğu kadar sert ve acımasız eleştiriler getiriyor, edebiyat araştırmasına heves edenleri “batan gemilerin malları”na yönlendiriyor. Zengin bir birikimin her bir yazısında fark edildiği Seke Seke Ben Geldim Sekmeler-I, Türk edebiyatına dair ezber yargıların ve genel kabullerin inceden inceye sorgulandığı bir kitap. Kitaptaki yazıların “Kimi unika bir belge neşri, kimi eskimiş bir eleştiri; bazısı okuma notu, bazısı geliştirilmeden ham hâliyle bırakılmış bir düşünce... Aralarında hatıralar, birilerine vaktinde verilmeyip soğuması beklenmiş cevaplar yahut cevap bekleyen sorular da var.” Seke Seke Ben Geldim Sekmeler-I, kısa notlarla okuru pek çok konudan haberdar ettiği gibi, onun dikkatini tetikliyor, merakını depreştiriyor. Ele alınan konuyla ilgili görsellerle de zenginleştirilen Seke Seke Ben Geldim Sekmeler-I, dizinin gelecek kitaplarını merakla bekletecek.