Mart 1938’de, Almanya’nın Avusturya’yı ilhak etmesinden sonra Gestapo, pek çok manastırın malvarlığını yöneten Viyanalı ünlü avukat Dr. B.’yi tutuklar. Manastırların servetinin yerini söyletmek isteyen Gestapo tarafından tek başına bir otel odasında tecrit edilen avukat, aylarca sorgulayıcılarından başka kimseyle konuşamaz. 4. ayın sonunda, sorgulamaya götürüldüğü bir gün, bekleme odasında tesadüfen bulduğu bir kitabı çalar. Yalnızlığına son verecek bir roman bulduğunu umarsa da elindeki, satranç tekniklerini öğreten bir kitaptır. Önce kareli yatak örtüsünü ve ekmekten hazırladığı satranç taşlarını kullanarak öğrenmeye başladığı bu oyunda giderek ustalaşır. Bütün oyunları ezberler, kafasında yepyeni oyunlar kurar, gecesi gündüzü satrançla dolar. Tam bir soyutlanma içinde yaşarken aklını kaçırmamayı ancak böyle başarırsa da bu uğraşı sinir krizi geçirmesini engellemez. Serbest kaldıktan sonra Arjantin’e gitmek üzere New York’tan bindiği gemide bir dünya şampiyonu da vardır: 21 yaşındaki, eğitimsiz köylü Mirko Czentovic. Hiç istemediği halde bu şampiyonla bir karşılaşma yapar. İki satranç ustasının düellosuyla doruğa ulaşan anlatım, aynı zamanda nasyonal sosyalizmin ve faşizmin koyu bir eleştirisine dönüşür.