“Sinop’tan Sinop damından, nefret ediyorum! Allah’ın bana verdiği iki elimin on parmağının iki tırnağını Sinop Zindanı’nda çektiler! Sonra… Zindana attılar beni. Kışın en soğuk ayında; ellerim soğuktan uyuşmuş, sular buz tutmuş kanım donmuş, ellerim kan revan içinde, o parmaklar sanki bana ait değil... Zindan zifiri karanlık, içi betonun tabanı ıslak, inleye inleye bayılmışım, donmuşum... Üç gün üç gece sonunda beni zindandan çıkartmışlar... Gözlerimi açtığımda kendimi bir hastane odasında, yalnız buldum! Hayat dedikleri bu zalim yaşam, bazen güldürür, bazen canından bezdirir insanı... Hayatımın acı ve tatlı olaylarını bu kitapta bir araya getirmeye çalıştım. Tümüyle, yalnızca gerçekleri anlattım. Yaşadığım hayattan beni nefret ettiren bu fani dünya kimlere mezar olmamış ki bize olmasın? Hayatta hiç şansı olmayan, yaşamaktan bir tat almayan, küçük yaşta mahpushane köşelerinde ızdırapla inleyen kim diye soran olursa eğer, işte o benim! Ben Sarı Mestan.”