Sanatçıların müzelerle arası hiç olmadı. İçlerinden müzeleri yerle bir etmeye kalkanlar dahi çıktı. Çünkü onlara göre müzeler sanatı hayattan mahrum ediyorlardı. Oysa onların davası sanatla hayatı kaynaştırmaktı. Müzelerle baş edemeyince, Schwitters, Lissitski, Duchamp, Haacke gibi sanatçılar kendi alternatif müzelerini kurdular. Ve Haacke’nin sözleriyle, müzelerin bilinci nasıl yönettiğini teşhir etmeye başladılar. Modern müzeleri besleyen tarih ve iktidar anlayışlarını tartışmaya açtılar. Onlar sayesinde müzeler, her şeyden önce modernliğin sergilendiği ortamlar olarak incelenmeye başladı. Çağdaş eleştirel müzeoloji doğdu ve modernliğin sorgulandığı birçok disiplinin odağına yerleşti. Sanatçı Müzeleri, sanatı müze olanların eserlerini derliyor. Sanat tarihçileri ve eleştirmenleri James Putnam, Benjamin Buchloh ve Walter Grasskamp bu eserleri sundukları yazılarında onlardaki siyaseti keşfediyor.

Benzer Kitaplar