En çoğul yerim Mualla, İnsan başka hikâyeleri merak edince, öznelikten çıkınca, çatısı akınca, gençleşmiyor. Daha fazla gülmüyor, yaşam güzelleşmiyor. Merak ettiği o başka hikayede kalma telaşı kendi hikayesini öldürüyor. İnsan hızla katilleşiyor. Bazen evet, ben de öfke nöbetleri geçiriyorum. Günde bir dilim ekmek yemekle başladığım yas tutma törenim uzuyor. Çünkü, senin olmadığın bir mutfak masası bana çok kederli geliyor. Arada kahve içiyorum Mualla, şekerli hem de. Arada sana aldığım krakerlere bakıyorum, hepsi kabında. Tarihi geçti hepsinin. Elbette sana yenisini alamayacağım. Sen gelince aklıma, dursunlar istiyorum tezgahta. Onlar durdukça sen kapıyı açacakmışsın gibi oluyor. Bu ne aciz bir bekleyiş Mualla! Umut diye dört harfli bir kelimenin hissiyatı ne garip… Halıya baktım bugün uzun uzun Mualla. Desenleri özenle seçtiğimiz yerlerine, rengine, şekline.. İçindeki kareleri birer birer saydım. Saydım da saydım. Ben saydım, saat ilerledi, sen gelmedin. Terliğinin sesi, çakmağının sesi, seslenişinin sesi hiç duyulmadı. Bir Muhsin.