Altı yıl önce o gün, yatağın kenarındaki varlığını hissedince nasıl uyandığımı asla unutamam. Beni uyandıran, yatağın kenarına oturman değildi. Yakınlığındı, bakışındı ve o çok hafif, belli belirsiz sabun ve parfüm kokusuydu. Kısacık bir an yanıma gelmek istediğini sandım ve kollarımı sana doğru uzatmaya hazırlandım. Ama sonra şafak vaktinin solgun ışığında üzerinde yol kıyafeti olduğunu gördüm... Ellerin kucağında dimdik oturuyordun. Bu duruşunda insanı korkutan bir kesinlik vardı, bakışlarındaki kararlılık hiçbir itiraza yer bırakmıyordu. Adieu demekle yetindin. Yumruk yemiş gibi kendimi tekrar yastığa bıraktım. Gözyaşlarımı gördüğünde kararlılığın bir an sarsılmış gibi geldi bana, iradene yeniden kavuşmak için gözlerini kapadın. Gözlerini açmadan ansızın üzerime eğildin, alnımdan öptün.