Abdullah KURTOĞLU! Bir şehit hikâyesi... Senin adın Abdullah, senin adın Abdullah, senin adın Abdullah. Allah adıyla yaşatsın. Dedesi Ragıp Efendi adını böyle okumuştu kulağına. İlkokul öğretmeni “Neden asker veya veteriner olmak istiyorsun Abdullah?” dediğinde cevabı “Asker olursam Vatanımı korumak istiyorum. Hayvanları çok sevdiğim için de veteriner olmak, hayvanları korumak istiyorum” olmuştu. Dediği gibi de oldu. Üniversitede aldığı veterinerlik eğitiminin ardından çok sevdiği askerlik vazifesini yapmak üzere Manisa Batı Kışla Çavuş talimgâhına, ardından Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı'na gidecekti. Bir ömre ne kadar çok şey sığdırmıştı Abdullah KURTOĞLU. İlk okul günleri, ilk bisikleti, ilk okul arkadaşları, öğretmenleri, lise sınıf arkadaşları, yurt arkadaşları, lise hocaları, yurt hocaları, üniversite arkadaşları, hocaları, ev arama maceraları, Tuti Baba, acemi birliği devreleri, komutanları, usta birliği devreleri, komutanları, Efruhte. Abdullah'a göre ismi gibi ışık saçıyordu. Sanki bir dünyayı gezse öylesine güzellik, iyi niyet bulamazdı. Ahmet, Ahmet'le şakalaşmaları, Hafize Hanım, Ragıp Efendi, babası ve annesi. Son gördüğü kişi Ahmet'ti. Komiser Recep'in de dediği gibi, arkadaş gardaştan öteydi. Ne kadar çilesini çekmişti Ahmet. Şu anda en büyüğünü çekiyordu. Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde; milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet, kanunlara ve nizamlara ve âmirlerime itaat edeceğime ve askerliğin şanını canımdan aziz bilip, gerektiğinde cumhuriyet, vazife, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü uğrunda seve seve canımı feda edeceğime NAMUSUM ve ŞEREFİM ÜZERİNE AND İÇERİM! Abdullah KURTOĞLU andını yerine getirdi. Ruhu şad olsun! Nefesinizi tutarak okuyacağınız, yeri gelecek hıçkırıklara boğulacağınız ustalıkla yazılmış bir eser.