“Hikâye yazmak hayli güç bir iştir. Güçlüğü nispetinde nankördür. Hikâyede insan yaratmak pek zor, bazen imkânsızdır. Hikâyenin merkez sıkleti vaka olduğuna ve vakalar pek çabuk aktüel olmaktan çıkacağına göre, hikâyelerin uzun ömürlüleri parmakla gösterilecek kadar azdır.” 1948 yılında, henüz 41 yaşındayken aramızdan ayrılan Sabahattin Ali, çağdaşları tarafından döneminin en iyi öykücüleri arasında gösteriliyordu. İlk öykü kitabı Değirmen, 1935 yılında okurla buluştu. Ardından sırayla Kağnı (1936), Ses (1937), Yeni Dünya (1943), Sırça Köşk (1947) geldi. Defterlerde kalan öykülerinden oluşan Çakıcı’nın İlk Kurşunu ise ölümünden çok sonra, 2002 yılında yayımlandı. Yazarın öykülerinin ilk baskıları esas alınarak hazırlanan bu yeni basım, yayınevimizin Sabahattin Ali külliyatının ikinci cildini oluşturuyor. Dönemin yaşantısına dair notlar ve metindeki eski sözcüklere dair açıklamalarla zenginleştirilen bu özel çalışma, Sabahattin Ali’nin eserlerinin ruhuna nüfuz etmenizi kolaylaştıran, özgün bir okuma deneyimi sunuyor. “Bence Sabahattin’in en kuvvetli tarafı kendine benzerliği, temiz ve metotlu bir edebiyat kültürüne dayanarak, en yaratıcı anlamında realist oluşudur... Sabahattin köyü, kasabayı, köylüyü, kasabalıyı çok iyi biliyor, duyuyor ve yaşatıyor. Dili pürüzsüz. Görünüşü dağıtıp yine bir noktada toplamasını büyük bir ustalıkla başarıyor.” Nazım Hikmet “Sabahattin Ali anlattığı hikâyelere bizi inandırıyor... Muharrir çorak, zavallı köyün sefaletini, acılarını anlayıp anlatmaya çalışıyor. “Bir Gemici Hikâyesi”, “Kanal”, “Bir Firar”, “Kazlar”, “Candarma Bekir” hikâyelerini yazan bir muharrir gerçekten iyi bir sanatkârdır.” Nurullah Ataç