Ne metafizik ya da mistik bir varlık alanıdır bilinçdışı ne de ‘hayvani bir doğa’yı çağrıştıran içgüdüsel mahiyettedir. ‘Bir dil gibi yapılanmıştır’ çünkü. Dahası, hem bilinçdışı hem dil aynı kökene sahiptir. Karşılıklı bir bağımlılık içinde birbirlerini baştan varsayarlar. (...) Öznenin bastırdığı şeydir bilinçdışı; ancak sürekli olarak rüyalarda, semptomlarda, dil sürçmelerinde ve başarısız eylemlerde kendini açığa vurur, ‘dile getirir’. Tüm bu görüngüler dilin yapısına sahiptir. Onlar aracılığıyla konuşur bilinçdışı. ‘Bilinçdışının söylemi’nden söz etmemize izin veren kurucu unsurlardır bunlar. Rüyada Uyanmak, tam da rüya çalışmasına has bir yaratıcılıkla, insanın en özgür ve en yaratıcı olduğu andaki haline, bilinçdışının kabuğu ile sarılmış rüya haline odaklanıyor. Eyleyiciliğin, insanı bu eyleyicilik için zorlayan imkânlar ın üzerinde düşünmeye çağırıyor. Dili, bilinçdışını, rüyayı ve insan olma halimizi yapıcı bir asli özne olarak gözden geçirmeyi tartışıyor.