“Sen John Redlaw’sun.” Güneşsiz kadını artık alaylı bir mırıltıyla doğrudan kulağının içine konuşuyordu. Redlaw bütün bunların ufak bir oyun, bilinçli ve alaya dayalı bir parodi olduğu hissine kapılmıştı. “Bizim türümüz için bir kabus, bir baş belası olarak görülüyorsun. Muhtemelen sen de kendini böyle görüyorsun. Ama şimdi buradasın, o kıymetli yaşamın avucumuzda. Açılmaya hazır bir yılbaşı hediyesi gibi kendini bize teslim ettin. Evet, seni öldürebiliriz. O değersiz yaşamını güzel bir şarapmış gibi son damlasına kadar, kana kana içebiliriz. Ya da… aramızdan biri seni dönüştürebilir. Ne kadar da ironik olurdu, öyle değil mi? Vampir avcısı John Redlaw bir vampir oluyor.” “Ben ‘vampir avcısı’ değilim. İnsanlar ile Güneşsizler arasındaki barışı korumakla yükümlü bir GÖLGE subayıyım. Ayrıca dönüştürüldüğüm takdirde, kalbime ilk fırsatta bir kazık saplayacağımdan hiç şüpheniz olmasın.”