Bolero’yu herkes bilir. On dört on beş dakika boyunca aynı ritmi yineleyen, en sonunda yükselip zirveye ulaştığında bir anda kesiliveren, ilk temsilinde yaşlı bir teyzenin “deli işi bu” diye feryat ettiği bir orkestra eseri. Bestecisine sormuşlar, başyapıtınız hangisi diye, “Bolero” demiş, ardından hemen eklemiş, “ama içinde müzik yok.” Bu müziğin doğum yeri Vésinet’deki bir fabrika. Bestecisi, Ravel, yani Echenoz’un deyişiyle “Ravel adı verilen organizma.” Müşkülpesent, pimpirikli, mendebur, ama alabildiğine çocuksu. Bu organizmanın tek isteği tıpkı müziğine esin kaynağı olan fabrikalarda mükemmel uyum içinde dönüp duran çarklar ve dişliler gibi, bedenini dünya içinde bir yerlere tam bir uyum içinde yerleştirebilmek. Kısacık boyuyla hiçbir yere sığamayan Ravel uyku dünyasına da giremez bir türlü. Echenoz Ravel’i anlatırken çok mesafeli duruyor, yaklaşmak istemiyor sanki ona. E, deli deliyi görünce… Ama yazarımızın inanılmaz üslubu bir dahinin belki de başka hiçbir yolla giremeyeceğimiz iç dünyasını açıyor bize. Sadece on dört on beş dakikada.