Kendi döneminde dünyanın en güçlü devleti ve Anadolu’nun ilk imparatorluğu olan Hititlerin kraliçesi olan Puduhepa iyi bilinmesi gereken bir kadın profilidir. Bugün New York’ta Birleşmiş Milletlerin duvarında asılı tarihin ilk yazılı barış antlaşması olan Kadeş de onun adı ve mührü vardır. Onun yaşadığı dönemle mukayese edildiğinde 21. Yüzyılda bile bunu yapabilmiş kaç kadın vardır? Üstelik bu kraliçe doğumundan ölümüne kadar Anadolu’da yaşamıştır. Puduhepa, aşağı yukarı aynı dönemde yaşadığı Truvalı Helen gibi savaşa değil barışa vesile olmuş ve buna bir ömür harcamış ağırbaşlı, hayırsever bir kraliçedir. Mühür yüzüğü Tarsus' da Gözlükule Höyüğünde bulunan bu eşsiz kraliçenin kader çizgisi, kendisi ile aynı topraklarda Tarsus’ da doğmuş küçücük bir kız olan Leyla ile kesişir ölümünden binlerce yıl sonra berzah benzeri bir zaman düğümünde. Bu mümkün müdür diye sorgulamak mümkün elbet. Ama bizler zaman ya da yaşadığımız boyut hakkında gerçekte ne biliyoruz ki? Nedir rüyalarımızda bizi gerçekte olmadığımız yerlere çok kısa zaman dilimlerinde götürüp getiren enerji. Ya da nedir sansara tekerleği? Leyla, acıları ile her baş edemediğinde ölümü seçmek yoluna gitmeseydi, yolu Puduhepa ile kesişebilir miydi? Kitap, binlerce yılın ardından adını o dönem Tarsus’ da var olan Reigma gölü kıyısında açan lotus çiçeğinden alan bu eşsiz kraliçenin hayatına, Leyla’nın yaşadıkları üstünden ışık tutmayı amaçlamaktadır. Gerçek bir yaşanmışlıktan esinlenerek anlatılan Leyla’nın öyküsü ile Puduhepa’nın yaşadıkları aynı topraklar üstünde, kader çizgisinde bir araya getirilmiştir. Onun ışığının günümüz kadınlarının yolunu da aydınlatması dileği ile.