Beni izliyorsunuz demek. Kahkahalarınızın kaynağı benim öyle mi? Gak gak gaaakk... Gakına başlarım şimdi. Yol da yürümek istemiyorum. Çöp tenekelerini, çöpleri hiçbir şeyi görmek istemiyorum. Taşları, duvarları, güneşleri, mavilikleri, ılık rüzgârları, evleri, kaldırımları, asfaltların, yerdeki tozları bile görmek istemiyorum. Nasıl, iyi mi böyle? Ördek yürüyüşü de yapayım mı? İsterseniz gülümserim. İsterseniz hayaller kurarım. İsterseniz beklentilerim olur. Hatta sevebilirim de yeniden. Anladım ki ben sizlerin kahkahalarınız için yaratılmışım. Seçilmiş biriyim ben. Vayyy be...! Müjdeler olsun anneme, babama... Müjdeler olsun beni tanıyan tüm insanlara... Demek ki bu yüzden ölmüyorum, demek ki bu yüzden dayanabiliyorum. Mucizelerim ne acaba? Görünmezlik olabilir mi? Evet kesin görünmüyorum ben. Ne yapıyorum ben ya? İsyan ediyorsun düpedüz. Tövbe tövbe... Haşa. Haşa ve kella. Benim öfkem ve hıncım düzene, çevreye, boşluğa... Kendime isyan ediyorum; yani sana lan pezevenk! Sen değil misin beni bu hallere sokan? Allah senin belanı versin, mahvettin beni, yarım yamalak hale getirdin!