1960-1980 yılları arası Fransa’da “altın çağ”ını yaşayan psikanaliz hareketi, entelektüellerin ve kamuoyunun nezdinde etkisini ve çekiciliğini giderek kaybetmeye başladı.Dahası, bilişsel psikoloji ve sinirbilim tarafından da bilimsel olarak tartışma masasına yatırılan psikanaliz, gelecekteki mevcudiyetine yönelik bir kavşak noktasında buldu kendini. Sébastien Dupont’un bu etkileyici incelemesinin amacı –psikanaliz karşıtlarının yaptığı gibi– düşene bir tekme atmak değil, aksine psikanalizin teorideki canlılığını ve pratikteki inandırıcılığını geri kazandırmak. Bir psikanalist, yardımcı olmak istediği insanların etkinlikleriyle ilgili önyargılı ve yanlış bir görüşe sahipse bunu nasıl başarabilir? Bu soru özellikle bir önceki nesle göre daha önce görülmemiş davranışlar, etkinlikler, düşünce biçimleri sergileyen çocuklar ve ergenleri ilgilendirir. Bugünün gençlerinin neyi nasıl yaptığını biraz olsun bilmeyen bir psikanalist sıradan bir davranışın ardında hastalık görme riskiyle karşı karşıya kalmaz mı?

Benzer Kitaplar