Modern toplumun içine girmiş olduğu bunalımı yansıttığı ölçüde postmodernizm eleştirel, olumlu, katkı yapıcı ve sorgulayıcıdır. Öyle görünüyor ki, postmodern teriminin güçlü yanını bu eleştirel boyutu oluşturuyor. Postmodernizmin, moderniteden bir kopuşu dile getiriyor, kendini bir alternatif olarak, yeni bir kültürel oluşum, yeni bir dönem olarak sunuyor. Çokuluslu alana denk düşen postmodernizm, sinemaya şu özellikleriyle yansımaktadır: Nostalji, geçmişe duyulan tutucu özlem, geçmiş ve şimdi arasındaki sınırların silinmesiyle oluşan birleşme, gerçek ve onun yeniden temsiliyle ilgilenme, açık bir pornografi, cinsellik ve arzunun metalaşması, eril kültürel düşünceler dizisini somutlaştıran tüketim kültürü, endişeyle, yabancılaşmayla, öfkeyle ve başkalarından kopuşla biçimlenen yoğun coşkusal yaşantılar… Postmodern filmler, postmodern kültürün yapısal özelliklerini (çoğulculuk, yüzeysellik gibi) taşıyan ve onları aşmaya çabalamayan birleştirici türden filmler ile bu özellikleri edilgen bir biçimde sunmaktan öteye giderek onları cesurca sorgulayan yıkıcı türden filmler olmak üzere ikiye ayrılır. Bu kitapta hem popüler sinemanın (Ucuz Roman, Temel İçgüdü gibi) hem de sanat filmlerinin (Fassbinder’in filmleri, Greenaway’den Prospero’nun Kitapları gibi) örnekleri postmodernizm bağlamında tartışılmaktadır.