Musıkimizin 20. yüzyıldaki en önemli temsilcisi, Peygamber’in 37. kuşaktan torunu olan büyük ud ve viyolonsel virtüözü Şerif Muhiddin Targan’ın yaşamını, müziksel ve entelektüel serüvenini büyük dönemeçler içinde ele alan, onun bir dâhi olarak arkasında bıraktığı büyük mirası en küçük ayrıntılarına kadar inceleyen bu eser, müzikolojik anlamda da bir ‘ilk’e imza atıyor. Bu önemli çalışmanın yazarı Doç. Dr. Bilen Işıktaş’a göre, 19. yüzyılda Osmanlı toplumunu da etkisi altına alan modernleşme sürecinde Targan’ın müziksel formları başka bir biçime dönüştürmesi, bireysellik vurgusuyla yeni teknikler ortaya çıkarması, böylece müziğin “malzeme”sini sürekli olarak değiştirmesi onu tarihsel ve estetik bağlamda “ilerici” ve bu anlamda bir “reformist” yapmaktadır. 20. yüzyıl, ritmin hızlandığı, eskinin yeni anlam ve yorumlarla yer değiştirdiği bir zaman dilimine işaret eder. İşte Targan, böylesine farklılaşan tarihsel bir anda çevresini saran Şark’ın büyülü esrarı içinde gelişen özgün iklimini, Garb’ın teknik becerileriyle birleştirerek, çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren sanatsal yaratıcılık dürtüsüyle günümüze ulaşan eserlerini ortaya koyabilmiş bir dâhidir. Musıki tarihimizde Tanburî Cemil Bey’den sonra en önemli virtüoz olarak bilinen Şerif Muhiddin Targan, ud’un kısıtlı imkânlarına rağmen ses sahasını genişletmiş, büyük bir ustalıkla çalgının yeni bir kimliğe kavuşmasını sağlamıştır. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları olarak yayınlamaktan gurur duyduğumuz bu kitapta, Targan’ın kendi el yazısı ile yazılmış eserlerinin yanısıra çoğu belge ve görsel kaynak da ilk kez yayınlanmaktadır. “Şerif Muhiddin Targan’ın kariyerini ve icra üslubunu yakından inceleyen Dr. Bilen Işıktaş, virtüozluğu Osmanlı/Türk kültürü ve Avrupa kültürleri arasındaki soya dayalı sınırları inandırıcı biçimde aşan, dönüştürücü bir temsilci olarak ele alıyor. Işıktaş’ın geniş bir çerçeveyle sunduğu anlatım müzikolojinin yanısıra tarihsel, sosyolojik ve siyasi bakış açılarını da benimseyerek yalnızca Osmanlı/Türk tarihindeki bir geçiş dönemine değil, Doğu ve Batı arasında geçişin yaşandığı alana odaklanıyor. Zira Şerif Muhiddin hem Türkiye, hem de New York ve Irak’ta yaşamış ve çalışmış bir sanatçı. Performans çalışmaları disiplinine son derece eşsiz bir perspektif getiren bu inceleme, biyografik ayrıntıların ötesine geçerek kültür tarihine ilişkin derin meselelere de kapı aralıyor. Mutlaka okunması gereken bir eser.” Prof. Dr. Jim Samson Royal Holloway, Londra Üniversitesi . “Şerif Muhiddin, renkler ve sesler için yaşıyordu. Âdeta güzel sesleri duymak, güzel renkleri seyretmek için dünyaya gelmiş, onlara gönül vermişti.” Safiye Ayla Targan. “Viyolonsel ile ud’u, Şark ile Garb’ı aynı sahne üzerinde, âdet hilafına, kavgasız gürültüsüz birleştiren sanatkâr.” Mesud Cemil “Şerif Muhiddin, milletlerarası ölçüden yalnız “büyük” değil, “erişilmez” derecesini de almış bir artisttir.” Gaspar Cassado İspanyol Viyolonsel Virtüozu. “Şerif Muhiddin’in icrasında müthiş bir polifoni mevcut yani hiçbir hat öbür hatla karışmaz çünkü onun notalarının her birinin kendi hayatı ve rengi var.” İdil Biret. “Gerçek sanatkâr mertebesine ne kadar güç ve ne büyük sabırla erişilebileceğinin örneğini vermiş olan dâhi virtüoz, kendi zamanına kadar akıllardan dahi geçmeyen bir ud tekniğine ulaştığı zaman yaşı sadece on dörttü.”

Benzer Kitaplar