Bildiğimiz kağıdın atasını icat edenler, ilk kitabı şekillendirenler, bu kitaplardan, 200.000 gibi inanılmaz sayıda kitap biriktirenler bu kentin insanlarıdır. Mermeri ve bronzu hamur gibi işleyip eşsiz heykeller yaratanlar, dinsel inanışa ünlü Zeus Sunağı gibi bir tapınak yaparak eşsiz bir zariflik katanlar, dünyanın en dik tiyatrosu ile en büyük antik amfitiyatrolarından birini inşa edenler, inanılmaz uzunlukta ve teknikte su kanalları açanlar, sayrı evlerinde hekimliğin ve eczacılığın ilk kurallarını koyanlar, dil bilimini bir sanat haline getirenler, yalnız silahlarıyla değil atlarıyla da övünenler , hep Pergamon’un yurttaşlarıdır. Bu insanlar arasında öyle kadınlar vardır ki, hiç ön plana çıkmazlar, hırslı görünmezler, erk peşinde değildirler, pek konuşmazlar ama Pergamon Krallığı’nın, bu yönetimin yarattığı eşsiz uygarlığın hamurunda elleri, yönetiminde akılları vardır. Kadının yaratıcı bakışı sanki Pergamon’un her köşesine sinmiştir.