Her akşam aynı cümlelerle konuşuyorduk hemşireyle; aynı kelimeleri, özenle, aynı cümlenin içine yerleştiriyor, aynı tonlamayla tekrar ediyorduk birbirimize. Daha çok o konuşuyordu ama alışmıştım bu oyuna. Bu rutin içinde pek çok sahnenin eksik kalması içimde tarifi zor bir boşluk yarattı. Duvar ve tepsi arasında kalan boşluğa bakarak, ‘Şu ilaçları hemen, şunu da bir saat sonra, uyuyamazsan eğer…’ diye tekrarladım. Sonra kendimi hemşirenin yerine koyup, soğuk ve dik bakışlarla baktım kendime. Söylediklerimi anladığımı anlaması için hafifçe salladım kafamı… Gerçeklikle haddinden fazla haşır neşir olmak, onu fazlasıyla ciddiye almak, bir boşluğun tam da içinde olmaktı... Palmiyenin en üst katı o boşluğun yazıldığı yerdi.

Benzer Kitaplar