Yaşanmış olaylar ve tarihsel gerçeklerden ilham alınarak yazılmış hikâyelerin harmanlandığı bu kitap, her türlü ayrımcılığın giderek şiddetlendiği bir dünyada, bir arada ve barış içinde yaşamanın önemine az da olsa bir katkı sunmak amacıyla okuyucularla buluşuyor. Kitap, 1821 Yunan Bağımsızlık Savaşı sırasında yaşamı sarsılan, Yahudilikten Müslümanlığa geçmiş Sefarad bir aileyi, 1934 Trakya Olayları'nda acı bir şekilde İstanbul'a göçe zorlanan Yahudi bir aileyi, Struma Olayı'nı ve Varlık Vergisi nedeniyle çalışma kampına gönderilen insanları, tüm karakterler arasında kronolojik ve tarihi bir bağ kurarak bir roman kurgusu ve bütünlüğü içerisinde anlatıyor. Bu romanda, zorunlu nedenlerle ortaya çıkan göçlerin bir yandan tarihin akışını nasıl değiştirdiğine, diğer yandan yaşattığı toplumsal ve bireysel acılara şahit olacaksınız. Toplumlar en büyük ilerlemelerini, kimseyi ötekileştirmeden, kendisi gibi olmayanlarla birlikte huzur ve barış içinde yaşadıklarında gerçekleştirmişlerdir. Birlik ve toplumsal aidiyet duygularının zayıflamasından sonra toplumların gerileme ve bazen de çöküş dönemine girmeleri tesadüf değildir. Romanın kahramanlarından Badem'in söylediği gibi: “Atalarınızın yaşadıklarını bilin ve unutmayın. Bildiklerinizi sizden sonraki nesillere de aktarın. Birbirinizi sevin ve kucaklayın ve günün birinde ne kendinizin ne de yaşadığınız toplumun buna benzer acıları yaşamasına izin vermeyin.”