Süper yakışıklı Leander FitzMor, Londra’daki Westminster Horton Koleji’ne yazılır. Çünkü çok önemli bir görev verilmiştir kendisine. Bu okulda okuyan Felicty adlı kızı koruması gerekmektedir. Bunun için de onu kendisine âşık etmesi gerek. Zaten sınıfındaki kızlar onu daha ilk görüşlerinde hayran kaldıkları için işi kolaydır. Yalnızca biri, darmadağın saçlı, ağzında diş telleri olan, pasaklı ve tombul kız hiç oralı olmaz. FitzMor için için sevinir hedefinin o kız olmadığına. Esmer güzeli Felicity’yle tanışmasıyla dudak dudağa gelmeleri bir olur. Ama FitzMor’u hiç ummadığı bir sürpriz beklemektedir. Sınıfında iki Felicity vardır ve korumakla görevlendirildiği esmer güzeli Felicity değil, kendisine yüz vermeyen, darmadağın saçlı, ağzında diş telleri olan, pasaklı ve tombul Felicity’dir. Leander’in hatasını telafi etmek ve “asıl” Felicity’nin kendisine ilgi duyması için uzun mu uzun uğraşması gerekecektir, zira elf krallığının kaderi bu ilişkiye bağlıdır... Ne var ki ne Leander göründüğü kişidir, ne de Felicity. Felicity’nin bu süreçte sezdikleri ve yaşadıkları önce deli saçması gibi gelse de zamanla kendisinin de aslında doğaüstü bir varlık olduğunu öğrenecek, gizli güçlerinin farkına varacaktır. Yeni rehberi Leander ile birlikte doğaüstü varlıkların tehlikeli serüvenlerle dolu dünyasını keşfe çıkacaktır. Pan üçlemesinin başarısı, günümüz gençliğinin değerlerine, olağan ve sıkıcı gündelik hayatına yönelttiği ironik ve keskin bakışla fantastik unsurları bir araya getirebilmesinde.