Göçmen olmanın kendisinde uyandırdığı duygulara ilişkin tek söz etmezdi. Ancak ona dikkatlice baktığımda İstanbul'a, eski dostlarına, doğduğu ülkenin iklimine ve mutfağına duyduğu özlemi kolayca görebilirdim. Çalışma masasının üzerinde, dostu Nazım Hikmet'in fotoğrafının yanı başında, daha küçük boyutta siyah beyaz bir fotoğrafta Kızkulesi görülürdü. Babam doğduğu ülkeden ayrıldığı günden itibaren bu fotoğrafı, gittiği her yere beraberinde taşıdı. Onun, ülkesine duyduğu özlemi anlatabilmek için Karadeniz kıyısında Soçi'de yaptığımız iki haftalık tatili hatırlamam yeterli. Babam, sık sık balkonda oturur, elindeik portatif radyoda Türkçe bir istasyon arar ve uzun süre tek kelime etmeden İstanbul'un bulunduğu yöne doğru bakıp denizi seyrederdi.