Deleuze’ün politik bir düşünür olduğunu reddetmek için en sık başvurulan strateji, onun Marx’la olan ilişkisinin dışsal bir ilişki olduğunu öne sürmektir. Oysa bu derlemedeki bütün katkılar, bu iki düşünür arasındaki ilişkiyi doğrudan onları oluşturan bir parça, bir eğilim olarak ele alır. Böylece Marx, Deleuze’ün kavramsal makinesine ancak Anti-Ödipus’la dâhil olan bir eklenti olmaktan çıkar; Deleuze’ün üretimin üretimine dayalı yeni materyalizminin soybilimindeki bir düğüm haline gelir. Deleuze ise düşünceyi bir savaş makinesine, kavrama müdahale eden bir çarpışma aygıtına dönüştüren hareketi çoktan başlatmıştır. Bu yüzden onun kapitalizm eleştirisi, doğrudan militan praksisin imgesindeki bir dönüşüme açılır: bilinmeyenin yaratılışı için bilinenin muazzam yıkımı.