Yine bir istasyondayım. Başım dumanlı. Yüreğim viran.Birbirine eklenmiş acılarımın açtığı yaraların bezediği birbirinden ağır yük vagonları. Bir tren daha geçiyor gözlerimden. Sen ve ben ay yıldızlı penceresinden bakıyoruz geçmişe, geleceğimizin olmayacağını bilmeden.Konuşmuyoruz hiç. Mutluyuz galiba. Tren düdüğü bıçak gibi kesiyor sessizliğimizi. Tekerleklerin döndüğünü hissediyorum, benden uzaklaştığını sezdiğim gibi. Siyah is yapışıp kalıyor genizlerimize. Oldukça keskin rayihası, durmadan ihanetini fısıldıyor.Gözlerim seninkileri arıyor; hâlâ beyaz bakabiliyorlar mı görmek istiyor. Ya dudakların hâlâ o kadar şehvetli kıvrılıp bükülebiliyorlar mı? Vuslata bu kadar yaklaşmışken… Oltama takılan ihanetin oldu.Hayret, hâlâ söyleyecek söz bulabiliyorsun demek. Dehşetle kulaç atıyorum asılsız kelimelerinin arasından kurtulup karaya çıkabilmek için. Kollarım yorgun.