Yaratıcının nuru çok aydınlatıcıdır. Yaşam olgusu, zorunluluk gösteren bir ilerleyiştir. Bu ilerleyişte eğer yarattığı gerçek bir aşk ile ona yüzünü dönüp bu ilerleyişi yaparsan her şey çok farklı olacaktır. Bu aşkı her hücrende, zerrende hissetmen gereklidir. Tıpkı kelebeğin parlak ışığa âşık olup ona doğru uçması gibi. Ama buradaki fark senin kesin olarak yanacağını biliyor olduğundur. Yaratıcıya doğru ilerleyişte ruhun onun nurundan başka bir şey görmez ve sadece ilerlersin. Zaten onun nurunun ışığından başka bir şey görecek hâlde olmazsın. İşte ilahi aşk budur. Yanacağını bilerek ilerlemek ve yaklaştıkça daha da yanmak, yanacak bir şey kalmayınca ''hiç'' oluncaya kadar... Böyle bir ateşle yanan kişiyi cehennem ateşi yakabilir mi? Her zerresi ve ruhu yanmış bir şey, ikinci defa yanar mı sanıyorsun? İlahi aşka ilerleyişte kötülük ve karanlık gölgen sen ilerlerken arkanda kalacaktır. Bu ilerleyişi yaratıcıya sırtını dönerek de yapabilirsin ama onun nuru yine de senin önünü aydınlatacaktır. Bu durum onun hikmetidir. Sen ona sırtını dönersen bu ilerleyişte sadece kendi karanlık gölgeni takip etmiş olacaksın.