Küreselleşme politikası, eski tartışmaları yeniden canlandırdı. Yirminci yüzyılın son yıllarında, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında yükselen benzer tartışmaları yeniden yapıyoruz. Bunların başında günümüzde ‘merkezden yönetim’ ve ‘yerinden yönetim’ biçiminde seslendirilen ‘merkeziyet’ ile ‘adem-i merkeziyet’ sorunu geliyor. Son çeyrek yüzyıldır ısrarlı biçimde yerleştirilmeye çalışılan devlet reformları, toplumun bir bölümünce ülkenin parçalanmasına yol açacak ‘eyaletleşme’, ‘federalizme geçiş’ adımları olarak görülüp reddediliyor. Reformcular ise bu karşı çıkışı kimi zaman ‘paranoya’, kimi zaman ‘öcüyle korkutma’ çabası olarak nitelendiriyorlar. Cenk Reyhan’ın çalışması, geçmişteki tartışmaların bugünkülere çok benzediğini ortaya koyuyor. çalışma bir başka sorunu daha gösteriyor: Bunca zaman geçmiş olmasına karşın, bu tartışmayı aydınlatacak kavramsal ve tarihsel incelemelerimiz hem nitelikçe hem sayıca oldukça sınırlı kalmıştır. Osmanlı’da İki Tarz-ı İdare, merkeziyet, adem-i merkeziyet gibi günümüzün en sert konula-rından birini ele alarak alandaki boşluğu doldurmaya adım atmaktadır. Emperyalizmin Osmanlı İmparatorluğu’na ulaştığı bir dönemde Osmanlı aydınları devletin merkeziyetçi yapısını muhafaza etmek ya da bu yapıyı adem-i merkeziyetçiliğe doğru evriltmek şeklinde iki karşıt kutba ayrıldılar. Elinizdeki kitapta, merkeziyet ve adem-i merkeziyet tartışmaları irdelenmiş; konu, üniterizm ve federalizm, imparatorluk ve ulus devletin oluşumu tartışmaları bağlamında ele alınmış ve emperyal büyük güçlerin dayatmalarıyla gelişen vilayet düzenlemeleri, konuyla ilgili örnek olay olarak incelenmiştir. Bu yapılırken iç ve dış dinamiklerin etkisi, kuram ile tarihsel gelişimin-gerçekliğin ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır.