Gerek I. Aleksandr ve gerekse I. Nikolay, Avrupa devletleriyle yapılacak herhangi bir anlaşmanın, herhangi bir minnettarlığın Avrupalı yöneticileri Rusya’yı sevmeye zorlamayacağını anlayamamışlardı. Rusya, eski ve yeni dünyanın güçlü ülkelerinin nazarında daima bir çıban başıydı ve öyle kalacaktı. XIX. Yüzyılda Rusya’yı aşırı monarşist ve reaksiyoner, XX. Yüzyılda ise aşırı sosyalist ve devrimci olmakla suçlamışlardı. Günümüzde Gorbaçov ve Yeltsin’e kadar gelip geçen tüm Rusya yöneticilerinin kusuru, ülke ve dünya tarihini iyi bilmemeleri, tarihten gerekli dersi almayı denememiş olmalarıdır. Öbür türlü Rusya’nın zaten huzursuz olan komşularıyla gireceği herhangi bir sınır çatışmasının büyük devletlerin müdahalesini kaçınılmaz kılacağını ve kendisini zaferin meyvelerini toplamaktan mahrum edeceğini anlarlardı. 1828-29, 1853-55, 1877-78’de Rus-Osmanlı savaşlarında ve 1979-1989 yıllarında Afganistan’da böyle olmuştu. Rusya, ancak birileriyle koalisyon halinde savaşa girdiğinde zaferler elde edebilirdi. (1700-1721 kuzey savaşı; 1941-1945 kurtuluş savaşı.) Rusya için en uygun fırsat Avrupa ülkelerinin kendi aralarında savaşa tutuştukları dönemlerde çıkmış ve onun herhangi bir engellemeyle karşılaşmadan komşularıyla savaşa girmesi imkanı doğmuştur. Avrupa’daki istikrar, Rusya için felakettir.

Benzer Kitaplar