Balkanlar’dan Magrip’e, Kafkas’lardan Arabistan’a kadar uzanan bir imparatorlukta yaşamak, mezheplerle dinlerin; şivelerle dillerin; kökenlerle halkların ve törelerle yaşam biçimlerinin olağanüstü farklılık gösterdiği karmakarışık bir dünyada yaşamaktır. Ve tabii, dinin ağırlığıyla; aile, tarikat, lonca, cemaat gibi gruplaşmaların kaçınılmaz önemiyle; mübadele, oyun, tören, bayram gibi yoğun toplumsallık biçimleriyle belirlenmiş bir toplumun içinde yaşamaktır. Osmanlı’da toplumsallaşma, nerede, nasıl ve kimler arasınnda olurdu? Neler konuşulurdu? Ramazan eğlencelerine Yahudiler ya da Hıristiyanlar katılır mıydı? Doğu Anadolu’daki Ermeni çocukları hangi oyunları oynarlardı? Nasıl İzmir’de bir Fransız olunurdu? Kimler Türkçe konuşurdu? 1900’lü yıllarda Selanik halkı hangi sporlarla uğraşırdı? Kabadayıların, külhanbeylerinin toplumdaki işlevleri nelerdi? Elinizdeki kitap bu sorulara cevap vermeye çalışıyor. Bir yandan da, Osmanlı hayatı son iki yüzyılda Batı’nın ve milliyetçiliklerin etkisiyle nasıl evrildi? Bireyin yeri neydi? Farklı halklar gündelik hayata uyum sağlayabildiler mi? Osmanlılar gerçekten birlikte mi yaşadılar, yoksa sadece yan yana mı yaşadılar? gibi soruları akla getiriyor. Son iki yüzyılda Osmanlı’da toplumsal hayatın akışını kitabın akışını izleyerek yakalayabilirsiniz.