Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren sürekli ilerleme ve gelişme içerisinde olmuştur. Sınırlarını devamlı genişleten devlet, bu duruma kuvvetli bir teşkilat, başarılı bir yönetim kadrosu ve çağın şartlarına göre kendisini sürekli yenilemesi sayesinde ulaşabilmiştir. XVII. yüzyıla gelindiğinde, Avrupa'da Coğrafi Keşifler, Rönesans ve Reform Hareketlerinin sonuçları etkili bir şekilde hissedilmiş, batılı devletler gelişmesinin önündeki bir çok engeli ortadan kaldırmaya başlamıştır. Bunun karşısında Osmanlı Devleti hâlâ Avrupa karşısında üstün olduğu psikolojisinden kurtulamamış, gerekli tedbirleri alacak fikrî ve maddî donanıma sahip olamamıştır.