Sultan Ahmed Camii’nden yükselen ezan Divan Yolu’nda yankılanırken, bu sesle dikkati dağılmış kapı görevlisi, ancien régime tarihçisi ve modern devlet uzmanı Alexis de Tocqueville’in sessizce yanından geçip Başbakanlık Arşivi’ne girdiğini fark etmedi. Tocqueville koridor boyunca hızlı ve uzun adımlarla yürüdü ve merdivenlerden bir kat yukarı çıkıp sola, okuma salonuna doğru ilerledi. Gidip odanın arka tarafındaki masaların en son sırasına oturdu. Bir önceki araştırmacı, masanın üzerinde bir yığın kırmızı ciltli defter bırakmıştı. Tocqueville merakla en üstte duran evrakı açtı... Alexis de Tocqueville İstanbul’u da arşivleri de elbette ziyaret etmedi. Salzmann, bu oyunbaz ve garip görünen varsayımdan yola çıkarak, onun ünlü klasik eseri L’ancien régime et la Révolution’daki düşüncelerini Osmanlı devlet yapısını inceleyerek irdeliyor. Fransız İnkılâbı gibi modern devletin de sadece Batı Avrupa olgusu olabileceği tespitini yapan Tocqueville yanılıyor olabilir mi? Modern devlet, Batı Avrupa dışındaki yabancı topraklarda sadece akültürasyon/kültürlenme, kapitalizm veya Batı’ya has sömürgecilik vasıtalarıyla mı yerleştirilebilir? Tocqueville, Osmanlı arşivlerine girseydi, devletin nasıl işlediğine dair elinde veriler olsaydı, farklı düşünebilir miydi? Modern devlet kuramına dair ezberlerimiz doğru mu? Merkezî devlet zayıfladıkça taşra güçlenir mi? Yoksa taşrayı merkeze karşı güçlendirdiği söylenen Malikâne sistemi ancien régime altında dolaylı merkezileşme stratejisinin somut bir ifadesi miydi? Son derece zekice yazılmış, mukayese eden, mukayesesinin hakkını veren heyecan verici bir tarih çalışması var karşımızda. Yeni ve merak uyandırıcı...