Bir kadının öldükten sonra eski sevgilisine iletilmek üzere vasiyet ettiği defterde nasıl bir hikâye gizli? Boşanmış bir kadın, ömründe ilk kez kapıyı anahtarıyla açıp boş bir eve adım attığında kendisiyle nasıl bir hesaplaşma içine girer? Otuz yıl sonra Beşiktaş İskelesi’nde buluşan eski sevgililer, bir çay ocağında oturup neler konuşurlar? Kendini korumak için eşini bıçaklamış bir kadın, demir parmaklıkların ardından hayata ve aşka nasıl bakar? Terk edilmişliği, aldatılmışlığı, tek başınalığı kabul edemeyen bir kadın, yaşadığı çaresizlikle nasıl baş eder, hangi çılgınlıklara kalkışır? Gazetede tesadüfen okunan bir ressamın ölüm haberi, geçmişin derinliklerinde unutulmuş hangi gerçeği ortaya çıkarır? Nesrin Bakırcı, ilk öykü kitabında kadınların saklı dünyasının derinliklerinde dolaşıyor. Her kadının ve erkeğin iç dünyasındaki, anlamlandırmakta zorlandığı olaylara ve hissettiği duygulara yakından bakıyor. Bu bakış, hüzünlü olduğu kadar dirençli, romantik olduğu kadar gerçekçi. Yazar, öykü sanatının olanaklarını kullanarak, kadın olmanın gerçekliğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymak istiyor. Her öykü, insan ve kadın olmaya dair çarpıcı bir ayrıntıyı, sürükleyici bir dil ve sahici diyaloglarla gözler önüne sererek, hayatın anlamına dair bir yolculuğa çıkarıyor.