“Şimdi bir ıslığın sarhoşluğunda senin beni bulacağın cehennemlere gönüllü gidiyorum. Neyin narıyla yandıysak, ondan doğacağız. Çünkü aşk bir insanı yeniden doğurmaktır. Aşk iki kişiyi tek ruhta akıtmaktır ya da iki ruhu tek bedende sınamak… Cennet bir insandır çünkü, cehennem de...” Hiçbir aşk hikâyesi, yaşayanlar ile onu izleyenler için aynı şey değildir. Dışarıdan bakanların gülüp geçeceği o coşkulu savruluşun hikâyesi bu. Bir ağacın toprağı kucaklayan kökleri gibi görülmeyen şeylerin masalını dinliyoruz bu kez. İstanbul’un altına tünel kazıp kayıp sevgilisini arayan bir adamın tutkulu aşkının hikâyesi, Ferhat ile Şirin’den Orpheus ile Eurydike’ye, masallara, hayallere ve rüyalara kadar, hayatımıza dahil olmuş birçok şeyi kucaklıyor. Yürüyen ağaçların, gerçekle aldanmayı reddeden Meryem’in, Pinokyo’yu sorgulayan emekli bir hayat kadınının büyülü hikâyesi Öksüz Ağaçların Çobanı…

Benzer Kitaplar