Artık ne bir hikaye anlatan, ne de bir hikaye anlatılmasına izin veren donuk, kara toprağın üzerinde yürür gibiydi. Başında palmiye şapkası ile kumsalda otururken bazen kendi kendine konulmaktan sıkılıyordu, o zaman sadece kendi nefesinin sesi geliyordu kulağına. Nefesini tuttuğu zaman ise hiçbir şey duymuyordu. Çünkü ne rüzgar vardı bulunduğu yerde, ne de kuşlar. Gözlerini kapadığı zaman ufuk çizgisi denizin üzerinden hızla ona yaklaşıyor, gökyüzü başına çöküyordu...