Bir yanda teknolojinin bütün olanaklarının seferber edilmesiyle oluşturulan muhteşem(!) emperyalist orduları, öte yanda ilkel araçlarla donanmış halk orduları... Ama birincisi ne için vuruştuğunu bilmediği için sürekli bir korku ve tedirginlik içerisinde, ikincisi ise ne için dövüştüğünü ve neyin uğruna ölmekte olduğunu bilmenin coşkusu içinde... Nisan Sabahı’nda, on beş yaşında bir genç olan Adam Cooper’ın açısından sokuluyor olaylara Fast. Bu nedenle de, insanın içine yağmur yağmur işleyen ince bir duyarlık egemen romana. İnsan, elinde olmadan olayın akışına kapılıyor, kendini Adam Cooper’la özdeşleştiriyor. Onun üzüldüğü yerde üzülüp, sevindiği yerde seviniyor. Bu, özellikle toplumsal içerikli ürün verme çabasında olan bir sanatçı için, büyük bir başarıdır. Fast, bu işi, Adam Cooper’ın savaş karşısındaki tutumu kadar, aile içi çatışkılarını, babasıyla olan ilişkilerini ve İngilizlerin köye doğru ilerlemeleri üzerine içinde beliren savaşa katılma özlemlerini de anlatarak başarıyor. Bu nedenle de, bir uzun gün süren mücadele sonunda Cooper’da oluşan değişiklikleri (korku ve heyecanlarla birlikte) ustalıkla sergiliyor.