Her şey bir resim gibi hala gözümün önünde. Geniş tavanlı, lüks ama bir o kadar da asık suratlı ve kasvetli bir konak. Öyle ki uzun salonlarda yolumu bulmaktan korktuğumu ve hep kaybolacakmışım duygusuna kapıldığımı hatırlıyorum. Daha tamamen iyileşmemiştim ve düşüncelerim de bu son derece kasvetli evle mükemmel bir uyum içinde kasvetli ve karanlıktı. Dahası, anlayamadığım bir melankoli genç yüreğimde gitgide güçleniyordu. Bir resmin, aynanın, özenle oyulmuş bir şöminenin ya da beni gözetleyip korkutmak için oyuklara kasten saklanmış gibi görünen bir heykelin önünde merakla dikilirdim. Orada dururdum ve sonra da neden durduğumu, ne istediğimi, ne düşündüğümü unuturdum, tekrar kendime geldiğimde de kalbim çılgınca çarpardı ve korkardım.