“Politik liderin ‘açık narsisist’ rolünü, memnuniyetsiz, incinmiş halkın da “ekhoist” [narsistin aşığı ve tamamlayıcısı] rolünü üstlenmesi… lideri yetersizlik duygularından kurtarır ve kendi ihtişamını tam anlamıyla yaşamasına imkân verir. O güçlü adam olduğu için, halk kendi sorumluluğunu ona aktarır, böylece kendi kararlarını vermek ve çaba harcamak zorunda kalmaz. İki tarafın da avantajı vardır. ‘Narsisist’ büyür, ‘ekhoist’ de onun arkasına saklanabilir ve onun başarılarından faydalanabilir.” “Parlıyorum, cezbediyorum, etkiliyorum, korkutuyorum o halde varım.” Narsisizm konusunda uzmanlaşmış psikiyatrist-yazar Bärbel Wardetzki’ye göre zamanımızın ruhunu özetleyen düstur, budur. Egoyu parlatmak uğruna her şeyin mübah görüldüğü, narsisistik özellikli bir dünyada yaşıyoruz. Aslında, “dozunda” narsisizm, her bireye lâzım, yazara göre. Ancak özdeğer duygusu abartılı bir hal aldığında, “zararlı, sağlıksız” bir narsisizmin alanına giriliyor. Günümüzde medya ve internetin de tahrik ettiği bu sorunlu narsisizm, hayatın her alanında kendini gösterdiği gibi, politikaya da damgasını vuruyor. Kitabın odaklandığı mesele de, burası: politik narsisizm ve “güçlü lider” karizması etrafında gelişen popülizm. Faşizan bir popülizmin ve yabancı düşmanlığının dünyanın birçok yerinde güçlenmesinin, narsisizm “modasıyla” nasıl bağları var? “Güçlü adama” duyulan özlem, ne gibi narsistik özlem ve yaraları anlatıyor? Narsisistleri bu kadar çekici kılan nedir?