Küresel Kuşatma Karşısında İnsan Her biri kendi sahalarında zirve isimler tartışıyor bu kitapta. Alain Touraine, Craig Calhoun ve David Lyon’ın büyük düşünür Manuel Castells’i anlamaya yönelik yazılarına Castells’in cevapları eşlik ediyor. Ardından Anthony Giddens ve Mustafa Armağan’ın yazılarıyla capcanlı bir tartışma platformuna dönüşen kitap yalnız Castells’in düşüncelerini değil, İslamcılıktan Milliyetçiliğe, Bosna katliamından ‘Ağ Toplumu’na kadar geniş bir alanı işaret fişeği gibi aydınlatıyor.Manuel Castells, The Wall Street Journal tarafından ‘sanal alemin ilk büyük filozofu’ ilan edilirken, The Guardian onu ‘’çağımızın en mümtaz düşünürlerinden biri’’ olarak tarif etmiştir. Anthony Giddens ve Peter Hall ise onu Max Weber ve Karl Marx’a benzetmiştir.Perestroika’nın hazırlayıcılarından olan Castells halen Şehir Sosyolojisi ve Enformasyon Devrimi üzerine eserler vermekte, enformasyon (bilgi) çağının toplumsal ve ekonomik dinamiklerini gözler önüne sererek geleceğe ışık tutmaktadır. Castells’e göre küresel ekonomiyi karakterize eden şey, anında gerçekleşen enformasyon, sermaye ve kültürel iletişim akışı ve alış-verişidir. Bu akışlar, hem tüketimi hem de üretimi biçimlendirmektedir. Castells, yenileşme ile uygulamayı ve enformasyon ağlarının dışında kalan tüm ülke ve milletleri marjinalleştiren ve onları gereksiz bir konuma sürüklemekle tehdit eden küreselleşme süreçlerini tasvir etmektedir. Bu derleme kitap, küresel ağın toplumları ve milletleri içine hızla çektiği çağımızda bireyin yeni çıkış yolları arayışına odaklanan devrimizin büyük düşünürü Castells’i anlama rehberi olarak okunmalı… Türkçe Ezan ve Menderes Türkçe Ezan Zulmünün Sözlü Tarihi Mustafa Armağan, Türkçe ezanın okunduğu günleri ve Başbakan Menderes’in Arapça ezanı serbest bıraktırdığı günü yaşayanları konuşturarak yakın tarihimizin bu unutturulmuş döneminin perdesini aralıyor. “İnsaf ediniz, diyorlardı. “Allahuekber” dedi diye insan tutuklanır mı? Caminin içinde Arapça okumak suç değil. Fakat minareye çıkınca suç oluyor. Keza minareden ezan yerine küfür edilse yine suç değil. Fakat Allahuekber denilince hapishane hazır. Bu bizim 1300 yıllık geleneğimiz. Biz 1300 yıldan beri Allahuekber demeğe alışmışız. Mademki laikiz, neden ezan okurken “Tanrı Uludur” yerine “Allahuekber” dediğimiz için bizi hapse atıyorsunuz? Bir Hıristiyan, ibadetini istediği lisanla yapınca ses çıkartmıyorsunuz da, bizim Allah huzuruna çıkışımızda alıştığımız lisanda konuşmağa neden müsaade etmiyorsunuz?” (Bir Türkçe ezan mağdurunun sözleri...) Öncesi ve Sonrasıyla Tek Parti Devri Yakın tarihimizde Tek Parti devrinden başka hesabı verilmemiş veya bedeli ödenmemiş bir dönem hiç olmadı. Sultan 2. Abdülhamid, 33 yıllık iktidarının ardından İttihatçılar tarafından tahttan indirilip hapsedildi; Enver, Talat ve Cemal Paşalar siyasi hayatlarını bitirme pahasına yurt dışına kaçtılar; Osmanlı hanedanı toptan sürgün edildi; Demokrat Parti idamlar ve hapislerle mukabele gördü vs. Sadece ve sadece ülkeyi çeyrek asır demir yumrukla, ağır yasaklarla ve katı bir diktatörlükle yöneten Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı bugüne kadar yaptıklarının hesabını vermedi. İşte bu yüzden yakın tarihimiz doğru dürüst yazılamadı. Yakın tarih araştırmalarıyla tanınan Mustafa Armağan ‘’Tek Parti Devri’’ adlı kitabında bu hesabı verilmemiş veya açık kalmış dönemin derli toplu bir muhasebesini çıkarmaya soyunuyor. İstiklal Mahkemeleri’nden Dersim katliamına, açlıktan kıvranan ülkeye heykel diktirmekten arşiv düşmanlığına bir yığın olaydan seçtikleriyle bize dönemin fotoğrafını çıkarıyor. Eksik ama bütünü hakkında fikir veren bir fotoğraf bu. Hem daha yolun başında sayılırız. Asıl defterler bundan sonra açılacak değil midir?