Rothbardcı sosyal teori, temel olarak, liberalizmin özellikle, 20.yüzyılda teorik ve politik düzlemde yaşadığı gerilemeye karşı liberal gelenek içinde yükselen bir reaksiyonu ifade eder. Devletin sosyo-ekonomik alanda başlayan müdahaleciliğinin özgürlük ve bireycilik gibi liberal değerlerin sorgulanması noktalarına kaymaya başlaması, Rothbardın sosyal teorisinin oluşumunda belirleyici faktörlerin başında gelir. Bu reaksiyon, genel olarak, liberteryen teorinin diğer isimlerinin paradigmalarında da taşıyıcı unsur olmasına rağmen, Rothbardcı sosyal teori üzerindeki etkisi çok daha fazla olmuştur. Düşünürün devletsiz bir toplum idealinin peşinden gitmesi belki de bunun bir sonucudur. Ancak, Rothbardın yaklaşımlarına radikal bir kimlik kazandıran, yalnızca devlet kurumunun varlığını gereksiz görmesi değil, liberalizmin bütün olarak yeniden yapılandırılması gerektiğine olan inancıdır. Rothbard açısından, liberalizmin devlet ve özgürlük teorisinin yeniden kurgulanması, birtaraftan bu teoriyi, liberal örtüsü altındaki sosyal demokratlardan ve devletle ilişkilenmiş görevlerden kurtararak bir nevi arınım (purification) yaşamasını sağlayacak, diğer taraftan ise bu harekete radikal bir kimlik kazandırarak, mevcut koşullarda kaybetmek üzere olduğu geleceğini kurtarılabilecektir. Bu ise ancak, özel-mülkiyetçi anarşizmle, kısaca anarko kapitalizmle mümkün olacaktır.