Stefan Zweig’ın deyimiyle “daha insancıl bir dünya” umudunun yitip gittiği bir dönemde, Michel de Montaigne ortaya çıkarak, engin yüreğini Denemeler’yle insanlığın hizmetine sunuyordu. Zweig, o sihirli kalemini bu kez özgürlüğün, gerçek ve saf özgürlüğün peşine düşen Montaigne için kullanıyor. Bugünkü Avrupa düşüncesinin temelini oluşturan Denemeler’in yazarının nasıl bir ortamda büyüdüğünü, düşüncelerinin nasıl şekillendiğini, eserlerini yazarken ne gibi şartların hüküm sürdüğünü anlatıyor. Dahası Zweig, Montaigne’i sadece bir yazar olarak değil düşünen, dertlenen, sorunlar karşısında “iç kalesine” çekilen düşünceli bir insan olarak da anlatmaktadır. Montaigne, Zweig’in “ustalara saygı” çizgisinin son ve önemli duraklarından biridir.