Batı düşüncesinde Nietzsche'nin ünlü "Tanrı öldü, onu biz öldürdük" deyişiyle Tanrı'nın ölüm ilanının verilmesinin ertesi "insanın Tanrı tarafından değil de politik eylemle kurtuluşu mümkün müdür?" sorusu modern politik teorinin kalbine yerleşti. Bu sorudan hareketle ortaya konan "Kurtuluş Teolojileri" Batı'nın çağdaş entelektüel dünyasının en popüler meselelerinden birisidir. Günümüzde politika ile dinin sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği sorusu, "sahici dindarlık" ve "Mesihçilik" meseleleri, düşünürleri mütemadiyen meşgul eden soru ve meselelerdir. Elinizdeki çalışma, Batı'da entelektüeller modern politikayı tesis ederken onların kurtuluş ve kıyamet teorilerine nasıl öykündüklerini, dini reddetmelerine rağmen kendi teolojik geçmişlerinden nasıl etkilendiklerini anlama çabasından doğdu. Daha ötede bütünüyle sekülerleşme iddiasına rağmen modernitenin teolojik kökenleri düşünürlerin görüşleri çerçevesinde teşhis edilmeye çalışıldı. Bu gayeyle Batı düşüncesine eserleriyle damgasını vurmuş üç önemli alim, ortaya koydukları üç temel eser merkeze alınarak tahlil edildi; Henri de Lubac, Karl Löwith ve Jacob Taubes. Moderniteye ilişkin çağdaş kritiklere ve politik teolojinin günümüz entelektüellerini bir hayli meşgul eden temel sorunlarına da değindiğimiz bu çalışmada "modern politikada Tanrı'nın ve teolojinin yeri nedir?" sorusu adı zikredilen düşünürlerin görüşleri çerçevesinde tartışılıyor. Modern politik teoriler kıyamet teorileridir ve insanlığın dünyevi kurtuluşunu amaçlarlar. Atilla Yayla'nın da takdimiyle renk kattığı bu okunmaya değer çalışmayı siz okurlarımızın beğenisine sunuyoruz.

Benzer Kitaplar