‘Julio Cortazar’, tanımak mutluluğuna eriştiğim en etkileyici insandı. Üstelik o yaşlı 1956 sonbaharının bitimine doğru, arasıra uğradığı, parmaklarını boyayan kocaman bir dolmakalemle önündeki okul defterine yazılar doldurmak üzere, Jean-Paul Sartre’dan yüz metre ötede, köşe masalarından birine kurulduğu, İngilizce adlı Paris kahvesinde onu ilk gördüğüm günden beri... İlk öyküler kitabı Bestiario yu okumuş, daha ikinci sayfasında, büyüyüp adam olduğum zaman böyle bir yazar olmak istediğimi anlamıştım. O belki de hiç istemeden herkesçe sevilmeyi başaran tek Arjantinliydi. -Gabriel Garcia Marquez-