Girit’te hüküm sürmüş olan Minosların yaklaşık M.Ö. 1450 tarihinde çöküşü, yeni bir krali gücün Ege sularında ortaya çıkışının kıvılcımlarını ateşlemiştir, Mikenler… Miken kraliyet ailesi ve önde gelenler Yunanistan’daki yüksek tepeler üzerine konumlandırılmış surlarla çevrili kentler içerisinde duvarları renkli freskler ile süslenmiş, gösterişli saraylarda ikamet ederlerken, sıradan halk ise kırsal alanlarda yaşayıp, tarım ve hayvancılık gibi iş kollarında çalışarak saraya vergi vermekteydiler. Linear B yazısı ile kaleme alınan tabletler saray kontrolündeki bir ekonomik yaşamın izlerini verirken zeytin yağı, şarap ve dokuma ürünlerinin başlıca üretim malları olduğu görülmektedir. Özellikle ham maddesi zeytin yağı olan kokuların arkeolojik bulgular ile desteklenir biçimde Batı Anadolu’dan Doğu Akdeniz’e kadar ki pazarlarda alıcı bulduğu anlaşılmaktadır. Tabletler Mikenlerin genel profilini verebilecek bazı önemli bilgileri de paylaşmaktadır. Örneğin hiyerarşik bir devlet düzeninin gözlemlendiği Mikenlerde, wanax olarak tanımlanan kral bu düzen içerisinde en üstte yer almaktadır. Bununla birlikte toplumun sınıflara ayrıldığı anlaşılmaktadır. Bir tarafta saraylabağlantılı elitler bulunurken, diğer tarafta ise saraydan basit, hayatta kalabilecek kadar gıda payları alarak çalışan işçiler ve köleler bulunmaktadır. Sonraki Hellen panteonunun köklerini yansıtan tanrı ve tanrıça isimleri ile onlar adına gerçekleştirilen dini ritüeller ve ziyafetler de yine tabletler sayesinde öğrenilmektedir. Miken Uygarlığı’nın Yunanistan’daki varlığına paralel olarak ise M.Ö. 1400’den itibaren adı Hitit kaynaklarında Ahhiyawa olarak anılan bir siyasi gücün Batı Anadolu ve Ege Adaları’nda boy gösterdiği anlaşılmaktadır.