İnsan nedir ki? Gönlümüze sorarsanız kâinatın merkezi, verilere bakarsanız zerredeki bir zerre. Veya “korkulardan, zaaflardan, arzulardan, özlemlerden örülü bir hafıza ve kandan, etten, kemikten oluşan kırılgan bir vücut.” Kuşkusuz herkes kendi hayatının süperstarı, başkahramanı; herkes kendinden önce gelenlerin sır tutucusu, kendinden sonrakilerin besleyici toprağı. Kâinat çevremizde dönüyor zannedip kibre kapılmadan, ama bu devranda yaşıyor olmanın sorumluluğunu da unutmadan bir insan varlığı mümkün olabilir mi? “Ölümden önce bir hayat vardır,” diyerek düştük insanın peşine, yıldız tozundan dinozor yumurtasından bakteri ve mineralden yapılma o korkak cesur şefkatli ve zalim mahlûkla geldik yüz yüze... Halimiz ürkütücü olduğu kadar binbir vaatle de dolu göründü bize ─ madem “insan umutsuzluktan umut üreterek” gelmiş bugüne, o halde inadınızın merakınızın sebatınızın arayışınızın ihtimallerinizin bol olduğu güzel bir yıl diliyoruz size!