“Pencereden bakıyoruz kedimle. Dışarısı bir dünya curcuna. Ne acelesi varsa, açılmış kabak çiçeği gibi, soyunmuş dökünmüş pirüpak sabah. Şehrin çocuğu, yaşlısı, çalışanı dökülmüş sokaklara… Gün başladı ya, durmayın evlerinizde. Doldurun sokakları, otobüsleri, binaları. Akın akabildiğiniz kadar oluk oluk. Delin, deşin, parçalayın yerin yüzünü. Derinine temel atıp, bıçak gibi saplayın toprağın karnına binalarınızı. Camlar, metaller giydirin üzerlerine ki ışısın... Bahçe zararlıları gibi kıymık kıymık, parça pinçik her gün, her saat, düzenli yiyip bitirin dünyayı. Bu yüzden bu sabahın erkeninde kalkmalar.” Metal Hayatlar’da, modern dünyanın insan hayatını kâbusa çevirişi; insanın mekanikleşip sistemin dönen çarklarından biri haline gelişi, kendine ve içinde bulunduğu topluma yabancılaşması anlatılıyor. Sert, eleştirel tonda anlatılmış, her biri ayrı tatlar bırakan derin, sarsıcı öyküler. Üzerine beton dökülmüş, metalle kaplanmış hayatlar… Berna Durmaz, günümüzün en özgün ve usta öykücülerinden… Şiirsel üslubu, baş döndürücü atmosferleriyle iz bırakan bir yazar. “Hayat” denilen aldatmacayı sorguluyor, sorgulatıyor